Merhaba sevgili okur, kendime ait olan bu sitede ilk yazıma başlarken biraz heyecanlıyım.
İlk makalemin konusu; internet, çocuklar ve benim gibi 40'lı yaşlarında olanların çocukluğu yani çocukluğumuz olacak. Psikiyatrist olarak ilk konu seçiminde doğru seçim sanırım.😊 Şaka bir yana, günümüzde o kadar önemli bir konu ki….
Eveeet, ilk olarak bizim çocuklumuzdan bahsederek konuya giriş yapalım, hani hala sokaklarda oynayabildiğimiz, hala komşu teyzelerin evlerinde pişen güzel yiyeceklerden (güzel derken çocukların ilgisini çeken hamur kızartma, kek, ekmek arası gibi) sokakta oynayan çocuklara da ikram edildiği günlerden.
Seksek, ip atlamaca, saklambaç oyunlarının kalabalık olarak tüm mahalle çocukları tarafından oynandığı dönemler, hani sokağa yabancı biri girdiğinde herkesin dikkatini çektiği zamanlar…
Evet işte bu zamanlarda büyükler o zamanın çocuklara yani bizlere ‘Ne kadar şanslısınız, biz sizin zamanınızda...’ şeklinde başlayan ve bir türlü bitmek bilmeyen uzuuun cümlelerle kendi çocukluk zamanlarından hikayeler, anılar anlatır, kulakardı etmeden dinlenirse de hakikaten ne kadar yokluk zamanlarından, zor şartlardan geldiklerini düşünürdük. O zaman büyük ansiklopedilerin olduğunu hatırlıyorum, bir de dönem ödevlerini, uzun uzun yazıların yazılması gereken ödevler, yazarken sıkıldığımız aynı zamanda yazarken öğrendiğimiz, eğer araştırdığımız konuyu bulduysak şanslı hissettiğimiz, bu sırada da pek çok yeni şey öğrendiğimiz anlar. Bir de, komşu eve gidip oradaki çocuklarla, oyuncaklarla oynama, sonra onları kendi evimize davet etme vardı ki, mutlaka çocuklar gönderilir, o şekilde kapıdan da olsa sorulurdu.
O zamanlarda hakikaten bizden önceki nesile göre daha şanslı olduğumu hissederdim. Bu konuda hiç şüphem yoktu. Şimdi ise şu andaki çocukların bize göre nasıl zor bir dönemden geçtiklerini maalesef üzüntü ile izliyorum. Hayatımıza internet bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı şeklinde kavramlar girdi. Örneğin, çocukların bir yere giderken ilk sordukları şey ‘Acaba orda internet var mı?’. Bir de sosyal medyadan başka insanlara bakıp kendi çocuğu ile kıyaslama dönemi. ‘Bak falancanın oğlu şunu yapmış bunu çalıyor, şuraya gitmiş’.
Evet artık herşeyden, her bilgiden, dünyada ne olup bittiğinden haberimiz var. Bir konu ile ilgili birkaç kaynaktan faklı yorumlara bir tuşla ulaşabiliyoruz, ama aynı zamanda bize, bilgilerimize, kredi kartımıza ulaşmak isteyen, sanal alemde zorbalık yapmak isteyen bir çok kişi de var ve biliyoruz ki bu örnekler çoğaltılabilir.
Şimdi söyler misiniz kim daha şanslı ?
Biz mi, yoksa şimdiki zamandaki çocuklar mı?
Maalesef teknoloji hayatımıza çok hızlı girdi ve biz bununla nasıl başedeceğimizi, iyi ve kötü yanlarını daha yeni anlamaya başlamışken, şu anda daha da hızlanıyor. Parmağımızın ucunda çok faydalı, ufkumuzu açacak bir tuş varken tam yanında tüm vaktimiz alacak, asıl yapmamız gereken sorumluluklarımızı yerine getiremeyecek şekilde bizi meşgul eden bir tuş daha var. Belki de günümüzde sosyal medyada takipçi sayısıyla ilgilenmek yerine hangi tuşu seçmemiz gerektiğine daha çok odaklanmalıyız. ‘Evet ama artık her şey internetten’ dediğinizi duyar gibi oluyorum, tabi ki öyle ama bu bizim hala insan olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Hala konuşmaya, anlatmaya, paylaşmaya ve oyun oynamaya (sanal değil gerçek oyun, sanal arkadaş değil gerçek arkadaş) o kadar ihtiyacımız var ki……